Bir Maceranın Ardından
--
Hayata karşı çoğu zaman söyleyecek bir sözü olan biriyimdir. Yaşadığım olayların ardından oturup düşündüğümde çok üzülmüş olsam bile “iyi ki yaşadım” diyebiliyor olmanın insana çok fazla değer kazandırdığını düşünüyorum çünkü üzüntünün ardından gelen değişim aslında kendimizi keşfettiğimiz yeni bir alan oluyor.
Bu düşüncelerle dolu zihnimle birlikte çıktığım yolculuğumun aslında bir macera olduğunu fark etmiş şekilde geri döndüm. Eski düzenime, eski koşullarıma ve eski hayatıma. Bütün değişimlerimin olmasa bile dikkatimi verdiğim çoğu özelliğimin değişiminin bilincindeyim. Hayatımı değiştiren şehir, Brno, bana evimdeymişim gibi hissettiren ikinci şehir oldu. Bunun en önemli sebebi tabiki çok güzel günleri birbirinden değerli insanlar ile birlikte geçirmiş olmamdı fakat bir diğer önemli sebebi ise bu şehirde hayatla baş başa kalarak kendimi tanımaya başlamış olmamdı. Bundan 5 ay önce nasıl bir yer olduğunu bile bilmediğim bu şehir artık benim evim. Çünkü evde olmak demek kendimizi bütün kusurlarımızla kabul edebiliyor olmak ve buna rağmen mutlu olabiliyor olmak demektir benim için. Burada içimde sakladığım yepyeni bir Duygu’yu tanıdım. Hayatımın sonuna kadar zihnimde ve bedenimde izi olacak bir şehir, bu sebeple de hayatımı aydınlatan bir güneş olarak tanımlıyorum bu şehiri.
Aylar boyunca sürekli çıktığım ama sonunda “evime” yani Brno’ya döndüğüm yolculukların ardından, uzun bir süreliğine evim dediğim bu şehire dönemeyeceğimi bildiğim yolculuğa çıktığım an arkama baktığımda içimde birden fazla his vardı. Karmaşık değildim, ne hissettiğimi biliyordum ve artık bu hayatı yaşıyorum diyebilmem için neye ihtiyaç duyduğumun farkındayım.
Yazımın başında bahsettiğim “eski” düzenim aslında gerçekten eskide kalmıştı. Aylar önce değişmek için çıktığım yolculukta geride ne bıraktıysam aynı olduğu gibi duruyordu. Geçen aylarda içimden geçen en büyük korkulardan biri “ya değişemezsem” idi. Büyük bir gururla söylüyorum ki İstanbul’dan uçağa binen kız ile 5 ayın sonunda İstanbul’da uçaktan inen kız aynı kişi değil.
Fakat bazı şeyler değişim ile başlasa bile, orada bitmiyormuş. Benim değişimim sürecinde eskiye dair sahip olduğum hiçbir insan ya da hiçbir yer değişmemişti. Hayat tıpkı bıraktığım hızda ve şekilde akmaya devam ediyordu. Esas soru burada başladı. Şimdi ben elimdeki yeni Duygu’yu bu “eski” hayata nasıl adapte edeceğim?
Açıkçası bu süreç ile ilgili en büyük korkum eski alışkanlıkların ve insanların beni eskiye çekmeleri ve aslında mutlu olmama sebep olan bu yeni Duygu ile aramdaki bağın kopmasıydı. Fakat bir noktada durup düşündüm. Elimdeki yeni taşları, eski hayatımdan tam anlamıyla kopabilene kadar (ki bu ilerleyen zamanlarda üzerine uzunca süre düşünmemi gerektiren bir konu olacak), beni mutsuz eden eski taşların yerlerine koymam gerekeceğini fark ettim.
İnsanın özgürlüğüne düşkün olması demek bütün kalıpları reddetmesi demek değilmiş. Ben, nerede ne istediğinin bilincine varabilen, kendisine, kendi sınırlarına, etrafındaki insanlara ve onların sınırlarına saygı duymayı bilen, yeri geldiğinde başına buyruk, ihtiyacı olduğunda ise yardım almayı bilen insanlara bütün içtenliğimle özgürlüğüne düşkün insan diyebilmeyi öğrendim.
Biliyorum ki hayat serüvenimde bu tanımlarım değişecek ama şu anki Duygu için bu tanımlar büyük anlam ifade ediyor.
İçimizde olan tutkuların ve yaşam sevincinin konfor alanımızda ortaya çıkmakta zorlandığını, kendimizi biraz zorladığımızda büyük mutlulukların geldiğini ve bütün yolculukların birer macera olduğunu öğrendim.
Hayatın bana sunduğu bütün güzellikleri yaşamak için heves ve umut doluyum. Sonrasında ne olacak düşüncesiyle kendimi olası güzelliklerin başıma gelme ihtimallerinden alıkoymayacağım.
Hayatın bana sunacağı bütün yolların sonunda bir umut ışığı yandığını gördüm, sırada karşıma çıkacak yolların sayısını arttırmak için bıkmadan ve tutkuyla çalışmak kaldı :)
Başıma gelen her şey için teşekkür doluyum, yaşarken üzülüyor olsam bile hepsi için minnettarım. Üzüntü geçtiğinde içimde kalan yaşanmışlık ve alınması gereken dersleri almış olmanın mutluluğuyla dolup taşıyor olmak paha biçilemez. Bundan sonrası ile ilgili en büyük dileğim de başıma gelen iyi ya da kötü her şeyden almam gereken dersleri alabilecek bilince sahip olmam umuduyla…